Gazeteci Babaoğlu kararı Anayasa Mahkemesi’nden düştü: Yaşıyor, ihlal yok
Anayasa Mahkemesi (AYM), kaybolma olayıyla ilgili yaptığı nüfus kayıt incelemesinde Özgür Gündem Gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu’nun hayatta olduğunu belirterek, yaşam hakkı ihlaline ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. .
12 Mart 1994’te haber takip etmek için gittiği Urfa’nın Siverek ilçesinde gözaltına alınan ve bir daha haber alınamayan gazeteci Nazım Babaoğlu’nun ailesi, 29 yıllık hukuk mücadelesini sürdürüyor. Yerel mahkemenin verdiği takipsizlik kararının Danıştay tarafından onanmasının ardından dava 2018 yılında Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştı.
Mezopotamya Haber Ajansı’nda yer alan habere göre, Babaoğlu ailesinin “yaşam hakkının ihlali” kapsamındaki başvurusunu karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, yaşam hakkının ihlaline ilişkin tezlerin kabul edilemez olduğuna karar verdi. çünkü soruşturma halen devam etmekte ve hukuk yolları tüketilmemiştir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının da destekten yoksun bırakıldığını ileri sürerek bu talebin kabul edilemez olduğuna karar verdi. Babaoğlu ailesinin makul sürede yargılamanın ihlal edildiği iddiasına dikkat çeken mahkeme, bu talebi kabul edilebilir değerlendirerek, Babaoğlu ailesine yargılama giderleri için 12 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.
SON BUCAK’IN KONUTUNDA GÖRÜLDÜ
Babaoğlu’nun ağabeyi Cemal Babaoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin kararının skandal olduğunu söyledi. 1994 yılında ağabeyinin haberi takip etmek için Siverek’e gittiğini ve kendisinden bir daha haber alamadıklarını belirten Babaoğlu, hem ailesi hem de gazete olarak yaptıkları araştırmalarda ağabeyinin en son Sedat’ta görüldüğünü belirlediklerini söyledi. Bucak’ın ikametgahı. O sırada kardeşi kayıp olan başka bir vatandaşın kardeşini ararken Nazım Babaoğlu’nu bizzat Sedat Bucak’ın evinde gördüğünü ve bu olaya tanık olduğunu anlatan Babaoğlu, “Tanıklarla birlikte kendilerine de haber verildi. Nazım’ın nerede görüldüğü, kim tarafından götürüldüğü ve nasıl kaybolduğu ortaya çıktı. Yetkili Savcı Ahmet Karacan’a teslim ettik. Olayın tanığı bizzat gelerek Nazım’ı Sedat Bucak’ın evinde gördüğünü söyledi. Bütün bunlar kayıt altına alındı” dedi.
25 YIL SONRA KARAR
Kardeşinin kaybolmasının ardından hukuki çalışma başlattıklarını kaydeden Babaoğlu, “Önce Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Daha sonra tüm delil ve tanıklara rağmen yerel mahkeme ‘delil yetersizliği’ gerekçesiyle davamızı reddetti. Bu süreç 10 yıl sürdü. Bunun üzerine Danıştay’a götürdük. Davamız 10 yıl Danıştay’da bekledi. Sonra yine olumsuz karar çıktı. Bunun üzerine konuyu AYM’ye taşıdık. Bizim davamız 5 yıl burada bekledi. Anayasa Mahkemesi 5 yıl sonra skandal bir karar verdi. Bu karar hukuka aykırıdır” dedi.
AYM’nin kendilerine kısa süre önce tebliğ edilen 30 Mart’taki gerekçeli kararında aile üyeleri hakkında ifadelerin yer aldığına dikkat çekilerek, “Terör örgütüne üye olmak veya zaman zaman propaganda yapmaktan sabıkası olduğu ve yargılanmakta olduğu” belirtildi. Mahkemelerde” diyen Babaoğlu, “Üstelik Nazım’ın hala hayatta olduğu belirtildi. Nüfus kayıtlarının incelendiği ve Nazım’ın hayatta olduğu belirtildi. Bu nedenle bizim davamız, güçlendirici bir delil olmadığı için reddedildi. iddialar.”
‘HÜKÜMET GEÇMİŞLE YÜZLEŞMELİ’
AYM’nin kendilerinin sunduğu tüm delilleri ve tanık ifadelerini reddettiğini vurgulayan Babaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu karara şaşırmadık. Çünkü burada bir devlet politikası var. Hatta o dönemde orduda üst düzey görevde bulunan Orgeneral Atilla Kıyak, “Kayıplar o dönemde bir devlet politikasıydı” diyerek dönemin Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’ın politikası olduğunu söyledi. Bazen derin devlet diyorlar ama çok derin değiller. Terörle mücadele adı altında bu ülkenin vatansever, okumuş, duyarlı insanlarına yönelik bir terördü. Pis işleri kendileri yaptılar. Elbette gazeteciler de onlar hakkında yazacak. Bunun bedelini gazetecilere ödettiler. Akıllarında yayınlanmasalardı kimse eserlerini göremezdi. Devlet yüz yıllık tarihiyle yüzleşmek zorundadır. Bu ülkede ülkenin vatandaşı kaybeder, mafya kazanır. Çete bağlantıları artıyor. Bu devletin şeref ve haysiyetini zedeler. Hukuk devleti olmayan bir devletten kimse bir şey beklemesin.”
‘SAVAŞIMIZA DEVAM EDECEĞİZ’
Hukuki çabalarını sürdüreceklerini ve davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacaklarını vurgulayan Babaoğlu, “Aslında konuyu AİHM’ye taşımak gibi bir arzumuz yoktu. Türkiye kendi hukukuna karar versin istiyoruz. Ama mahkemeleri ayaklarının altında çiğnediler. Bir devlet düşünün, kendi vatandaşlarını alıkoyuyor ve kaybediyorsanız o devlet olma kriterlerini sağlamıyor. Hukuk mücadelemiz burada bitmiyor. Onlar bu mücadeleyi bitireceklerini sanıyorlar ama biz mücadelemize devam edeceğiz.” (HABER MERKEZİ)